10 Eylül 2013 Salı

Rüzgar gibi geçti ''Musicbank İstanbul 2013''



Merhabalar :)
 
Bloğumu açtığımdan beri hiç bu kadar ara verdiğim olmamıştı.Ama bunun bir sebebi vardı.Eğer bloğumu takip ediyorsanız ne tür bir MBLAQ hastası olduğumu az çok anlamışsınızdır.Daha önce üyeleri tek tek tanıtmıştım hatırlarsanız..
Bundan dolayı Musicbank İstanbul'u iple çekiyordum ve sonunda heyecanlı bekleyişim son buldu ve çok şükür kanlı canlı üyeleri görme,canlı canlı seslerini duyma olanağına sahip oldum :)) Bütün programlarını izlediğim,hepsini ayrı ayrı sevdiğim üyelerle ve aramızdaki binlerce kilometreyi düşünerek,gün gelecek ki aynı binanın içinde olacağız ve göz göze geleceğiz...Aklımın ucundan geçmezdi.O anki heyecanımı,mutluluğumu tarif etmem imkansız.Bilmiyorum belki bir 5 yıl sonra bu istekliliğim olmayacak belki daha da fazla çoğalacak,herkesin de anlamasını beklemiyorum ama bu gerçekten benim için tarif edilemez bir mutlulukdu.Herhalde kilolarca çikolata yesem bu kadar endorfini salgılayamazdım :P
 
 
''Mblaq İstanbul'u gezerken..
iç ses:ayy yerim ya ben sizi :))''
 
İlk öncelikle konser hakkında ki şok olma durumlarımdan bahsedeyim.Ben bazı sebeplerden dolayı vip değil gold bilet almıştım.Yani oturmalı bölümlerdeydim.Bu bazı sebeplerden biri Mblaq'in bir kaç gruptan sonra çıkma beklentisiydi.O zamana kadar enerjim kalmaz diye tahmin ediyordum.Fakat bir de ne görelim MBLAQ birinci sırada çıktı :S Nasıl yani yaa? deyip hönk diye kaldık.Miss a sahneye çıktığında kimse şarkı sözlerini bilmediğinden tempo bile tutamadılar.Mblaq'in en basit bir şarkısı bile tezahürat aldı ve salon cidden coştu.Ailee de Türkçe şarkı söylemesine rağmen o kadar tezahürat almadığına şahit oldum ama Mblaq'in ilk sırada sahneye çıkması da neydi öyle? Bunlarında mı gerisindeydi yani şaştım kaldım hala da anlam verememekteyim.
 
İkinci bir şok dalgası ise Mblaq'in en çok tutan şarkısı diye söyleyebileceğimiz This is war'ı söylememesi...Ne kadar imkansız canım illa söylerler dedimse de ilk olarak Mona Lisa, sonra y(why),Oh yeah ve smoky girl'ü söylediler.O kadar da hayal ediyordum.Çonçeniyaaaa...kopçeniyaaa.... diye tezahürat yapmayı.Bence bunun bir sebebi var ki o da seçtikleri bütün müziklerin hareketli olması.This is war belki biraz daha düşük tempoda kalıyordu..Neyse artık yapacak bir şey yok dedim kendime.Ama konserde ki en büyük hayal kırıklığımdı kendisi.
 
Üçüncü hayal kırıklığı,daha önce de izleyici yorumları da okuduğumdan,kendimde az çok programlardan vs.tahmin ediyordum.Mblaq üyelerinden G.o ve belki biraz da Seung ho hariç diğerlerinin soğuk olmasıydı ya da şöyle demeliyim hayranlarına karşı eşit şekilde ve beklenilen kadar bir sıcaklık yoktu.Şöyle ki Lee Joon,Mir ve Thunder sürekli vip kısmıyla ilgilendiler.Gold kısmına baktıklarını nadir hatırlıyorum.Hani tamam anlıyorum onlar bastı parayı ama bizde orada beleşine durmadık yani.
Thunder genel anlamıyla soğuk duruyordu.viplerin ellerini tuttu onlara güldü ama genelde suratı asıktı.Mir,kendi grup üyeleriyle değilde başka grupların yanına gidip durdu.Hayranlara değil de daha çok sahnede ki ünlülerle takıldı.Kendi kendine dans etti falan.Lee joon ise, ahhhhh lee joon sana karşı bir zaafım var ama niye böyle yaptın bebişim?.Bir kaldıraydın kafanı bakaydın goldlara da.Yine de Lee joon'u diğerleri gibi niteleyemicem.Çünkü o suratındaki sürekli gülümseme ifadesi hiç silinmedi.Hayranlarından gelen kolyeyi hemen aldı taktı falan.Nasıl kıskandım :/
 
Gelelim belki sizin için anlamsız ama benim için çok anlamlı olan birşeye;
 
 
Burda G.o'nun el salladığı hedef noktasında biz vardık :D
 Bir ara bizim olduğumuz grubu ,tanımamama rağmen ve A+ olmamalarına rağmen,bizzat örgütleyip ciiiiiiiooooooooo diye çığırınca sanırım kayıtsız kalamadı:P Ama g.o sadece bununla sınırla kalmadı.Bizim olduğumuz tarafı sürekli kontrol etti.Sanırım Mblaq tutkunluğumuzun farkına vardı ve kaç kere göz göze geldiğimize yemin edebilirim(Duygusal anlamda ya da abartarak anlattığımı düşünmeyin ya.Cidden öyle oldu ama :P) Salondaki diğer hayranlarına da tabi aynı şekilde.Hani G.o'nun mükemmel sesinin farkındaydım zaten ama bu hareketiyle gözümde daha da yükseldi.
 
Olduğum bölümü örgütlediğimden bahsetmiştim bütün grup üyelerine yaptık bunu.Seung ho da mesela bizim olduğumuz tarafa el salladı.Goldlar da gözünden kaçmadı yani ama G.o kadar değildi :)
Bir kore tv  kanalı bu özenimizi görmüş olacak ki konser sırasında geldi bizi çekti :D Ahh manyak gibi gözüken bir Mblaq hayranı görürseniz kınamayın beni.O güne has birşeydi :P
 
Genel anlamda gözüme batan şeylerdi bunlar ama yine de Mblaq hakkında''ayy bana bir hayyyy bile demedi'' diyemeyeceğim :) Hala bir A+'ım ve müziklerini de seve seve dinleyeceğim.Sadece 4 şarkı yetmedi bana keşke özel bir Mblaq konseri olsa :((
 
 
Bu da konser başlamadan çektiğim doğru düzgün çıkan tek fotoğrafım herhalde.Işıklardan dolayı sanırım bir türlü netleştirmedi görüntüyü
 
Bu kadar şok oldumda güzel tarafları da hiç mi yoktu? Tabi ki vardı :)
Mesela postun başındaki Mblaq'in ''En güzel İstanbul.Sizleri çok seviyoruz''pankartı açması.Çatlaklar ilk önce açarken ters açtılar.O korelilerin abartılı çıkardıkları sesleri çıkarıp düzelttiler haha :D Sonra salonda bir çığlık koptu :))
Super Junior'dan Donghae Türk bayrağını öptü,sırtına aldı.Sahnede öyle bir gezindi :) Bir ara hayranlarının kameralarını alıp sahnede çekim yaptı.Yok böyle bir tatlılık :)) Super Junior'un hepsi böyleydi.Adamların neden o kadar hayranları oldukları belli :)
Ailee 'Üsküdar'a giderken''i Türkçe olarak söyledi ve sesi harikaydı.Ailee'yi ilk başta tanımıyordum.Ama g.o'nun onun klibinde oynadığını görünce keşfettim.Gerçekten yetenek akıyor kadından :)
F.t Island'den Hong ki bütün hayranlarını coşturdu :) ona atılan balonları geri attı falan.You are beatiful'un çeremisi olarak bir ara acayip severdim o köpeğine çolllliiiiii (aslında jolie)dediğini de hiç unutmam :)) Hala da seviyorum kendisini.Hiç yerinde duramadı sahnede zaten :))
Miss A çok tatlıydılar ya kebaptan bahsetmeye çalıştılar.Ama debak gibi bir şey dediler ve kimse anlamamıştı.Canlarım ya :)
Beastteki hatırladığım tek şey ''beautiful night'' şarkısıyla kopardılar herkesi :)
 
Sonrasında gruplar İstanbul'u gezip bir sürü fotoğraflar eklediler:) Sevdiler bence burayı ya.İnşallah hepsi arayı çok açmadan bir daha gelirler.
 
 Bu postta MBLAQ manyaklığım yüzünden dolayı çoğunlukla onlardan bahsettim.Affola!
 
 
Sağlıcakla kalın :)
 
 
 
 
 
 
 


2 Eylül 2013 Pazartesi

Kendimi aştım:Nail Art,Heart Cookies~


Herkese merhaba!
Nasılsınız görüşmeyeli? Bu sıralar ben de bir oraya bir buraya koşuşturup duruyorum ve bu koşuşturma bitecek gibi gözükmüyor. Umarım onu da başka bir postta uzun uzadıya anlatabilirim.

Öncelikle belirteyim ben resim çizmeyi çok severim.Her türlü sevimli şeye ilgim vardır.Bu koşuşturma dönemi öncesinde evde can sıkıntısından ne yapacağımı şaşırmışken tırnaklarımı boyamak geldi aklıma.Hem de öyle basitcene değil.Şekilli mekilli,allı güllü birşeyler :) Yalnız şunu söyleyeyim hayatı boyunca manikür yaptırmamış,eline hayatı boyunca sürdüğü oje bir elin parmaklarını geçmeyen biriyim ben :)) Evde can sıkıntısının sonucu da bu oldu:


Anlayacağınız kendimi aştım :)
Nette dolaşırken sürekli süslenmiş tırnaklara rastgeliyordum ama aklımın ucundan geçmemişti bir gün deneyeceğim ve sonuç olarak tek kelimeyle ba-yıl-dım! :)
 
Bunların bir adı var tabi ki..Nail art olarak geçiyor yani Tırnak süsleme sanatı..Her türlü şekillisi yapılabiliyor.Ben küçük küçük kalpler yapmak istedim.Şunu da belirteyim bu tasarım bana ait.Yani renkler olsun,şekiller olsun aklıma estiği gibi yaptım.Adını da heart cookies koydum :)  Ayrıca yapımı o kadar basit ki bu postta anlatacağım hepsini hatta küçük bir videoda olacak :)
 
1.adım:Tırnaklarımıza manikür yapıyoruz.(Ben tırnaklarımı hep düz bir şekilde kestiğim için ihtiyaç duymadım fazla.Bu aşama kendi çapımda düzeltebildiğim kadar düzelterek geçti.Demiştim aram yok diye :))
 
2.adım:Ben bir elde farklı renkler denemeyi tercih ettim.İşaret,yüzük ve serçe parmağımı gül kurusuna diğer tırnaklarımı ise kahverengiye boyadım(Işık dolayısıyla siyah gibi çıkmış.).Sonrasında kurumasını bekledim.
 
3.adım:Bir tane tel tokaya ihiyaç duyuyoruz bu noktada.Ojelerden çok az bir parça kullanmadığınız bir tabak ya da konserve kapağı tarzında birşeye aktarıyoruz ve tel tokanın ucuna banıp kalp şekilleri yapıyoruz.Baş parmağıma tek kalp yaptım.Serçe parmağıma da düz çizgiler yaptım.Onu da sadece fırçasıyla yaptım ama siz yine tel tokayla yapabilirsiniz.
 
4.adım:Parlatıcıyı sürüyoruz ve kurutuyoruz.İşte heart cookies hazır! :))
 
Gelelim kalp şekillerini tel tokayla nasıl yaptığıma.Onun içinde küçücük bir video hazırladım.Bloğuma koyduğum ilk video olacak bu :)
 
 
                                                                
 
 Arkadaki müzik ise Tunein Radyodan :) Bir çok kore kanalı var orada.Arada açıp dinliyorum :)
 
Tırnaklarımı en çok sevdiğim an kitap okurken oldu.Kitabı tutuğum için baş parmağım gözüme sürekli ilişti.Her baktığımda kocaman bir kalp gördüm.Mutlu oldum :) O sıralar ''senden önce ben'' okuyordum.Sanırım kapak tasarımından da ilham gelmiş olabilir bana :)
 
 
 
 
 Not:Benim kullandığım ojeler Golden Rose Paris 73 ve 115 numaralardı.
 
 
 
 
Mutlu haftalar :)
 

 
 
 
 

29 Ağustos 2013 Perşembe

Senden Önce Ben

 
 
Uzun zamandır kendi kendime kitap okumama(ya da okuyamama) hallerini yenmek istiyordum.''Senden önce ben'' böyle bir zamanda çıktı karşıma aylarca elinde bir kitap süründüren bendeniz 3 gün içinde 479 sayfayı şıp diye okuyuverdim :) Kitabın tesirini gelin siz hesap edin :)
 
Aslında bende şöyle bir yargı var.Aşk kitabı okumak,kitap okumakla eşdeğer değil de sanki sinema izliyormuşum gibi bir tesir uyandırıyor ben de hele bir de güncelse. Aşk romanlarını çok seviyorum aslında ve çoğu zaman elime aldığımda su gibi akıp geçiyor ama bir türlü kitap okumakla eşdeğer tutamıyorum işte.Onun yerine film izlemeyi tercih ediyorum çoğu zaman.Böyle olmasının sebebi kitabın özünün bana bir şekilde bilgi aktarma aracı oluğunu düşündürdüğündendir belki bilemiyorum :) Siz de de böyle bir durum oluyor mu?Yoksa bu sadece bana has bir şey mi? :)
 
Kitapla ilgili spoiler vermek istemiyorum çünkü her okuduğunuzda benim gibi eğlenin,heyecanlanın yeri gelince hüzünlenin..Ama konusundan kısaca bahsedecek olursam;zengin,yakışıklı etraftakilerin gözbebeği altın çocuk Will Traynor bir gün trafik kazası geçirir.Vücudunun bi kısmı felç olur ve aksi,somurtkan sürekli etrafındakileri iğneleyen çekilmez bir adama dönüşür.O sırada neşeli,hayat dolu fakat sınırlarını zorlama konusunda cesaretsiz yıllarca aynı yerde çalışmış olan Louisa Clark ise işten apar topar ayrılmak zorunda kalır.İş bulma kurumu ona uygun olarak Will Traynor'ın bakıcılığını önerir.Louisa karakterinin tam zıttı olan bu adamla sizce ne yapacak dersiniz? Bundan sonrasını gelin siz tahmin edin ya da okuyun en iyisi bence ya siz zaten elinize aldığınız gibi bırakamayacaksınız:)
 
 Kitabı aldığınızda arka kapağı ya da öndeki yorumları okumamanızı öneriyorum.Benim gibi ha noldu ha nolucak havasında gidince acayip güzel oluyor tabi yine seçim sizin :)
 
Son olarak notumu paylaşarak postu sonlandırmak istiyorum ama kitabı okumayanlar için en ufak bi spoiler vermemek adına bu notu okumamalarını öneriyorum..Okuyanlar duygularımı net anlayacaklardır eminim :)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Not:Will senden nefret ediyorum!! :(
 
 
 


24 Ağustos 2013 Cumartesi

MBLAQ'i tanıyalım #2

 
 
Burada ki yazımda Mblaq'in yaşça büyük ilk iki üyesini tanıtmıştım ve tanıtmaya devam edeceğimi söylemiştim.Sıra geldi diğer üç üyeye :) Bu tanıtım yazılarımda ki bilgiler Mblaq'in bizzat izlediğim programlarından edindiğim bilgiler.Yani yanlış olma şansları yok merak etmeyin :)
O zamansa başlayalım :)
 
Lee Joon
 




 





  Grubun ana dansçısı ve vokalisti
Gerçek ismi: Lee Chang sun
Doğum tarihi:07.02.1988


 








  • Grubun ana dansçısı.Üniversitede bale bölümünü okudu.Çok iyi dans etme yeteneğine sahip.
  • Şarkıcılıkla birlikte diğer mesleğinin de oyunculuk olduğunu söylüyor.
  • Kore'nin en genç Hollywood filminde oynayan oyuncusu.''Ninja Assasian'' filminde rol almıştır.
  • Boyu:1.80
  • Kan grubu:A
  • Ayakkabı numarası:41
  • Annesiyle aşırı derece de samimi.Bütün sırlarını sadece annesiyle paylaşıyor.
  • Iris 2 dizisinde rol aldı.
  • Oh Yeon Seo ile birlikte ''We got married'' programına katıldı.Yeon seo'nun başka bir dizideki partneriyle görüntülenmesiyle kendisi de skandala karıştı.
  • Hyuna ile bir ara birlikte olduğu söylenildi ama bunu yalanladı.Çünkü Hyuna'nın ''Bubble pop'' klibinde rol almıştır.

 
  • Genelde grup içinde oynanan oyunlarda en çok çabalayan kişi olmasına rağmen genellikle kaybediyor :)
  • Programlarda çok dışa dönük biriymiş gibi gözükmesine rağmen gerçek hayatta daha sessiz sakin biri olduğu söyleniyor.
  • Bir keresinde kızarkadaşı olduğunda elini 4 ay sonra tuttuğunu söylemiştir.Bu tip şeylere önem duyduğunu söylüyor. 
  • Sadece koreli kızları beğendiğini söylüyor.
  • Çarpım tablosu sorulduğunda hala karıştırıyor.Matematikle arası iyi değil.
  • Aegyo yapmayı seviyor.
  • Genelde diğer üyelerce ezikleniyor.(Özellikle G.O ve Seungho tarafından:))
  • Sahnede karizmatik durduğu için normalde de etrafında ki insanların böyle olmasını beklediğini ama o aksine doğal halini göstermek istediğini söylemiştir.Bu yüzden kamera etrafındayken sahnede olduğunun aksine neşelidir ve güleryüzlüdür.
  • Favori şarkıcıları Rain ve Beyonce
  • Hiçbir sosyal ağda üyeliği yok.
  • ''Joon'' sahne ismini sevmiyor.Ama Rain koyduğu için kabul etmiş :)
 
  • 3 dk.da banyo yaptığı söyleniyor:)
  • İşinde mükemmeliyetçiliğe önem veriyor.
  • Küçükken evde tek başına'ya özenip evi yakmış ve başka bir yere taşınmışlar :)
  • Rain'e çok benziyor.''Ninja assasian'' filminde onun küçüklüğünü oynamıştır.
 
Thunder(Cheondoong)
 
 
 
 
 
 
Grubun vokalisti,dansçısı ve rapçisi
Doğum tarihi:07.10.1990
Gerçek ismi:Park Sang Hyun
 
 
 
 
 

 
 
 
 
  • Grupta genelde maknae (grubun en küçük kişisi) olduğu sanılıyor.Ama grubun en küçük üyesi Mir'den bir yaş büyük.
  • Korece Cheondoong ve İngilizce Thunder aynı anlamda olup ''gök gürültüsü''anlamına gelmektedir.
  • Boyu:1.81
  • Ayakkabı numarası:41
  • Kan grubu:A
  • Boyu çok uzun olmasıyla birlikte kendiside çok zayıf.
 
  • Küçükken Filipinler'e taşınmışlar.Bu yüzden Tagalog (Filipin dili) biliyor.
  •  Koreye ilk döndüğünde korecesi iyi olmadığından Mir onunla arkadaş olmak istediğini söylemiş o da kabul etmiş sonrasında Kore geleneklerini öğrendiğinde ona hyung demesi için diretmiş :)
  • 2NE1 grubundan Sandara Park ablası.
  • Ablasıyla birlikte yaşıyor ve ablası ona köpek kakası diye hitap ediyor ama yine de iyi anlaşıyorlar :)
  • İlk öpüşmesini çekimler esnasında yaptığını söylemiştir.
  • Mblaq'e sonradan katılmıştır.İlk albümdeki sesler kendine ait değil.Eski üye Sang Bae'ye ait.
''Ablası Sandara Park'la''
 
  • Grup içinde en güzel İngilizce konuşan üye
  • Favori aktörü:Johnny depp
  • Favori şarkıcısı:Rain,Justin Timberlake,Lady gaga,Michael Jackson
  • Hayranlarının kendisine ''Oppa'' demesini istiyor
  • ''Nail shop Paris''dizisinde oynadı.
 
 
 
Mir
 
Grubun ana rapçisi
Doğum tarihi:10.03.1991
Gerçek ismi:Bang Cheol yong


 
  • Grubun Maknaesi(yaşça en küçüğü)
  • Mblaq'e seçmelere katılmadan girmiş.Çünkü eniştesi müzik şirketinin CEOsuymuş.
  • Rap alanında ustalaşmak istiyor ama son zamanlarda rap olmaksızın şarkı söylemek istediğini söylüyor.
  • Boyu 1.77
  • Ayakkabı numarası:41
  • Kan grubu:A

 
 
  • Mir çiftçi bir ailenin çocuğu olduğundan köyde doğup büyümüş ve albüm çıkacağı zaman Seul'e taşınabilmiş.
  • Ailesi çok zengin.9 tane dağları var.
  • Mir birgün hırsızlık yapıp birinin ağacından elma çalmış.Sonra öğrenmiş ki o ağacın bulunduğu arazi kendilerine ait :D
  • Birgün kız arkadaşıyla buluşabilmek için bir inek sattı :)
 
  • Ablası oyuncu Go Eun ah.
  • Sürüngenleri çok seviyor.Bir yılanı ve bir timsahı var.
  • Küçükken kiloluymuş ve büyünce bu kilolarından kurtulmuş.
  • Yağlı yiyecekleri yemeği sevmiyor. 
 
 
  • Her zaman aşırı tepki vermeyi seviyor.
  • İçlerinde en iyi aegyo yapan kişi olarak biliniyor :)
  • Ft.Island'dan Lee Hong ki'ye benziyor.İlk başlarda ona benzetilmekten hoşlandığını ve daha çok benzemek istediğini söylüyor.
  • ''Law of the Jungle Amazon''programına katıldı.
  • Grup üyelerine özellikle Lee Joon'a sürekli ''hyung bir gün seni alt edeceğim'' diyor :)
 
İşte benim de Mblaq hakkında yazabileceklerim bunlardı.Dilim döndüğünce Mblaq'i size tanıtmaya çalıştım.Aslında bu tanıtımı yaparken başta söylediğim gibi onlar hakkında anlatılacak daha neler var neler ama o zaman bloğumu resmi Mblaq sayfasına dönüştürmek zorunda kalabilirim :))
Bu arada burada bahsettiğim musicbank biletix imtihanım yazımda kendi kendime daha konsere zaman gelene kadar oohhoooooo derken aradan aylar geçti ve konsere sadece 2 hafta kaldı.Zaman su gibi akıp geçti gerçekten.Resmen şaka gibi :)
Benim bu yazıyı yazmamda ki sebep ise Mblaq şu anda yeterince tanınmıyor ve çoğu kişi ne kadar harika bir grup olduğunun(en azından sallamasyon grupları alt edebilecek seviyede)farkında değil ve ben inanıyorum ki Türkiye konserini verdikten sonra bir çok kişi kendini A+ (Mblaq hayran kitlesi)olarak ilan edecek.N'uestte de öyle olamamış mıydı? :)
Neyse efendim biz tam gaz desteğimizi verelim de olacaklara Allah kerim :))
Umarım az çok Mblaq'i tanımanıza faydam olmuştur :)
 
 
Kapanışı da bu muhteşem gifle yapayım:
 
 
hahahaha :))
 
 
 
 
 
 


22 Ağustos 2013 Perşembe

Göz altı halkaları/morlukları için ne yapmalı?

 
 
Göz altı halkaları şu sıralar benim için büyük sıkıntı.Eminim siz de dönem dönem bu sıkıntıyla karşılaşmışsınızdır.Benimkinin sebebi belli ''uykusuzluk''.Kendim hakkında emin olduğum bir şey varsa o da gece kuşu olduğumdur.Bir ara uyku düzenim bozulmuştu.Hala da tutturabildiğim söylenemez.Bu yazıda da her ne kadar bu konuda profesyonel olmasam da kendi kullandığım bir yöntemden bahsedeceğim..
 
Göz altı halkalarının genetik,alerji,uykusuzluk gibi bir çok sebebi var.Öncelikle şunu söylemeliyim ki tam anlamıyla onlardan kurtulamazsınız ama azaltmak mümkün.Peki ben bunun için ne yapıyorum?
 
 
 
Avuç içi kadar iki tane pamuk alıyoruz.
 
 
 
Sonra da ıslatarak elimizde eziyoruz ve buzdolabının buzluk bölümünde bir gece bekletiyoruz.Ertesi sabah bu donmuş pamukları göz altlarımıza ve göz kapaklarımıza hafifçe bastırırak 10-15 dk tutuyoruz.Sonrasında göz kreminiz varsa göz çevresine sürerek parmaklarımızla masaj yapıyoruz.Göz kreminiz yoksa da sorun değil.3 parmağınızla göz altlarınıza bastırın.ve parmak uçlarınızla  göz altı ve çevrelerine hafif hafif vurun.Bunu yaptığınız da o bölgede kan dolaşımı hızlanacak ve daha iyi bir görüntü kazanmasını sağlayacaktır.
 
Bununla birlikte patates dilimleri veya salatalık dilimlerini de 10-15 dk gözünüzde tutabilirsiniz ama ben bu yöntemi tercih ediyorum.Umarım faydalı olmuştur :)
 
 
 
 
 
Bir sonraki postta görüşmek üzere ;)
 
 
 
 


20 Ağustos 2013 Salı

İki bisküvili çilek soslu irmik tatlısı

 
 
İki bisküvili çilek soslu irmik tatlısı,yapımı basit mi basit lezzeti harika ve şerbetli tatlılara nazaran daha hafif olan harika bir tatlı.
Bisküvili irmik tatlısı tarifini aradığımda direk bu şekilde karşıma çıkmamıştı.Genelde krem şanti konmadan yapılanlara rast geldim ama kremşanti konulunca da mükemmel bir şey oldu.Sonra çilek sosu farklı bisküviler konulunca bir derece kendi tarifim de ortaya çıktı diyebiliriz :)
 
Malzemeler
1 litre süt
1 su bardağı toz şeker
6 çorba kaşığı irmik
1 paket vanilin
yarım paket sade pötibör bisküvi
yarım paket kakaolu pötibör bisküvi
çilek sosu
 
kremşanti için:
1 bardak süt
 
Yapılışı
  1. Sütü,irmiği ve şekeri ocağa alıp sürekli karıştırarak koyulana kadar kaynatıyoruz.Kaynayınca bir paket vanilini ekliyoruz.Biraz daha kaynayınca ocaktan alıyoruz
  2. Sade bisküvileri borcamın tabanına diziyoruz.İrmikli kremanın yarısını üstüne döküyoruz.Sonra üstüne kakaolu bisküvileri diziyoruz ve harcın geri kalan kısmını döküyoruz.Ilımaya bırakıyoruz.
  3. Bir başka kapta 1 paket krem şantiyi 1 bardak sütle kıvamını alana kadar karıştırıyoruz ve 10-20 dk buzdolabında bekletiyoruz.
  4. Sonra soğuyan irmiğin üzerini krem şantiyle isterseniz şekil vererek isterseniz düz bir şekilde yayıyoruz.Son olarak çilek sosuyla üstünü süslüyoruz.Buzdolabında dinlendikten sonra servis yapıyoruz.(Bir gece bekletmekte fayda var.Ne kadar buzdolabında kalırsa lezzeti o kadar güzel oluyor)

 
Ben süslemeyi iki şekilde yaptım bir tanesine krem şantiye şekil verip aralarına çilek sosu döktüm.diğerinde direk krem şantiyle kaplayıp kalp şekli verdim.İkisi de çok güzel oldu:)
 
 
Kullandığım çilek sosu buydu.Marketlerde satılıyor.Tavsiye ederim sizede.Eğer evde böyle hazır yoksa çilek reçeli de kullanabilirsiniz.
 
 
 
 
Afiyet olsun :)
 
 


18 Ağustos 2013 Pazar

Masalsı bir aşk:Secret Garden

Secret garden,başrollerini Hyun bin ve Ha ji won'un paylaştığı 20 bölümlük fantastik öğeleriyle sizi masalsı bir aşk hikayesine sürükleyen 2010-2011 yapımı bir kore dizisi.   
Kore dizilerine yeni müptela olduğum zamanlarda internetten dizi araştırması yaptığımda çıkmıştı karşıma ve itiraf ediyorum ilk seferinde,diziye koyacak başka adam mı bulamadılar deyip Hyun bin'i ve Ha ji won'u hiç beğenmemiştim.İkisi de o kadar sıradan gelmişlerdi ki..Ama şu anda nasıl o şekilde düşünmüşüm acaba diyorum.Çünkü kendileri şu anda favori ''unni'' ve ''oppa'' sıralamalarımda en üst sıralarda yer alıyor.İkisinin oyunculuğuna da bayılıyorum.Bu konuda 180 derece fena dönüş yaptığımı kabul ediyorum :) (Evet,Oppa ve unni derken kendimi 14 yaşında hissetiğimi varsaydım öbür türlü tüylerim tiken tiken oluyor:P)




Secret garden nam_ı diğer şikrıt galdın,bana sorsanız anlatacaklarım bitmek bilmez.İzleyeli 2 yıl oluyor.Ama böyle dediğime de bakmayın sonrasında defalarca tekrarlarını mı izlemek dersin,moralim bozukken hadi bir bölüm izleyeyim deyip moral bulma çabaları mı dersin.Hatta Gil ra im'in,gelen mesaj sesi''buncavaşo buncavaşoo'' aylarca benim de zil sesim oldu ve Gil ra im gibi tekrar edip durdum :) Anlayacağınız benim için hala bitmedi hala dönüp dönüp izliyorum ve bu daha ne kadar sürer hiç bilmiyorum açıkçası :) ve  belli olduğu gibi kendisi benim favori dizim.Bu yazı da izlemeyenler için tanıma, izleyenler için ise tekrardan
hatırlamaya fırsat olur böylelikle:)

Kısaca konusundan bahsedecek olursam


Gil ra im,genç yaşta annesini daha sonra lise yıllarında itfaiyeci olan babasını da bir yangında kaybetmiş geçimini dublörlükle sağlayan fakir ama gururlu bir kadındır.Zar zor geçimini sağlamaktadır.Sürekli etrafındakilerden özür diler ve hatanın kendisinde olduğunu söyler.Ahlaklıdır ve sorumluluklarının farkındadır.


Kim Joo won ise kibirli,zengin,kendini beğenmiş görücü kızların görüşmek için sıraya girdiği bir alışveriş merkezinin CEOsudur.Sürekli birilerine laf sokar özellikle kuzeni Oska'ya ve kendini beğenmişlik taslar.Etrafta eşofmanlarının ne kadar komik olduğunu söylendiğini duyduğunda çılgına döner ve İtalya'da usta bir işçi tarafından tekeeerrr tekkerrrr dikildiğini ispatlamaya çalışır :)
Aşka kesinlikle inanmaz.Konfor içinde yaşarken bir anda malı mülkü umursamayıp aşkın peşinden koşanları aptal görür.


Kim Joo won böyle düşündüğü sırada karşısına Gil Ra im çıkar ve ileriye dair bütün planlarıyla birlikte kafasına aşka dair koyduğu önyargılar bir anda değişiverir.Tabi bunu ilk zamanlarda kabullenemez çünkü gil ra im'in fakir oluşunu kabullenemez.Öyle kendini beğenmiş ve kibirlidir ki Gil ra im'e ''ben bir süre seninle takılayım biliyorum duygularım değişecek''diye konuşabilen bir adam.Tabi Gil ra im'in muhteşem tekmelerinden birini yiyordu herseferinde..Aksiyon dublörü olduğunu kanıtlar nitelikte :)


''Bu animasyona bayılıyorum :)''

Karşılaşmaları ise Kim joo won'un çapkın Hallyu Starı kuzeni Oskanın skandalını örtbas etmek isterken olur ve Kim joo won ondan sonra kafayı Gil ra im'e takar.Bloğuma gelen aramalardan birinde ''erkeğin kızın peşinden koştuğu kore dizileri'' vardı :) İşte bu tam öyle bir dizi :)


Sonra Gil ra imle Kim joowonun ormana gittikleri birgün yollarını kaybederler ve ormanın içinde gizlibahçe adındaki bir restorana girerler.Yaşlı teyzenin onlara verdikleri içeceği içerler ve sabah kalktıklarında onları bir sürpriz karşılar artık vücutları yer değiştirmiştir!! :)


Bu arada dizide ki favori karakterim,adamım Oska lafı geçmişken ondan bahsetmeden olmaz.Allahım dizilerde niye böyle psiko tipleri çok seviyorum bilmiyorum.Kendisi Kim Joowon'la kuzen olmalarını gösterir gibi acayip kendini beğenmiştir.bakınız hayranının sevgi gösterisine verdiği cevap;



Ayrıca acayip manyaktır :)



Kim joo won'u es geçmemek gerek tabii.Onun da Oska'dan aşağı kalır bi yanı yoktu :)


''Biri Kim joo won'un kibirinden mi bahsetti?'' :)


Hyun bin'in oyunculuğunu harika buluyorum aksi takdirde o asansör sahnesi bu kadar gerçekçi olamazdı.


Ha ji won'un da bugün içlerinde Johnny depp'in de bulunduğu bir Hollywood ajansıyla anlaşma yaptığını duydum.Kendisini Abd filmlerinde görmemiz yakındır :) 


Kapanışı Hyun Bin'in harika performansının bir kolaj yapıldığı benim bayıldığım ve sizin de izlemenizi tavisye ettiğim komik mi komik bir videoyla yapıyorum :)







16 Ağustos 2013 Cuma

Ordan,burdan,şurdan karışık post :)


 
Merhabalar :)
Nasılsınız görüşmeyeli?
Sürekli kendi kendimeyken bloğumda paylaşacağım şeyleri düşünüyorum.Elimden geldiğince paylaşım yapmaya çalışıyorum.Ama paylaşımlarım düşündüğümden daha az oluyor gibi geliyor bana.Bunun sebebini de bilmiyorum açıkçası.Blog dünyasını uzun süredir takip ediyorum.Buna rağmen 3 aya yakın bir süredir buralardayım.Sanırım herşey bir anda olsun istiyorum.Herşeyin hayırlısı artık :)
 
Bir de sessiz takipçilerimden yorumlarını benden esirgememelerini istiyorum ki yalnız olmadığımı hissedeyim olur mu? :) Bu postun ismini de ordan,burdan,şurdan koydum çünkü ne isim vereceğimi bilemedim açıkçası :P kısa kısa hayatımdan kesitler olacak bu postta..
başlayalım o zaman :)
 
 
Ramazan geldi de geçti...Hatta geçeli bir haftadan fazla oldu bile..Zaman nasıl da su gibi akıp
gidiyor.İnsan şaşıp kalıyor...
Bu ramazan da ömrümde hiç yapmadığım kadar tatlı yaptım herhalde :) Birisi bitince yenisini yapıyordum..Ben kendimi beceriksiz(ya da yeteri kadar iyi değil diyelim,ki annemde böyle düşünüyordu) diye nitelendirirken annem bir anda ''tatlıları güzel yapıyorsun sen..hadi bugünde kalburabastı yap'' diye beni şevklendiriyordu.Nerde mutfağa sokmayan annem nerde bu kadın :))
 
Yukarıdaki resimde güllaç hariç diğerlerini kendi ellerimle yaptım :) Hatta burda gece gece hamur açtım dediğim günün akşamında şekerpareyi bitirip sonra hamur kızartmasını hazırlamaya koyulmuştum:) İtiraf edeyim o gün annemin gözlerinde yaş pıtırcıklarını görür gibi oldum :P Ramazanın coşkusuyla birde herşey daha da güzel oluyordu şimdi nerdee :))
Güllacı kendim yapmamamın da sebebi de evde benden başka kimsenin yememesiydi.Babam biraz atıştırdı diyelim yoksa onu da denemek istiyorum :)
 
 
Hep yemek hep tatlı..peki yanında ne içeceğiz? deyince insanın aklına soğuk içecekler geliyor yaz aylarında olmanın haliyle..Arkadaşım birgün Dimes'in Osmanlı şırasından bahsetti.Instagramda da görünce tutturdum babama al al diye :) Sonra onu bulamadım deyip bu Cappy ramazan şerbetini alıp gelmişti :)
Ben dışarıda satılan şerbetlerden hiç içmemiştim.Bunu içince komposto tadına benzettim.Sadece sonradan dilinize karanfil ve zencefilin tadı geliyordu.Bence kola ya da diğer asitli içecekleri içeceğimiz yere bunlardan daha çok içsek ne kadar güzel olur değil mi?Ama ne kadar uygularız orası ayrı zaten :)
 
 
Bu fotoğrafta benim gece tıkınmalarımdan bi kare :)
Onu bunu bilmem de şerbetli tatlılara yakışan en iyi içecek ayran kesinlikle.Önceden bende bu olayı bilmiyordum.Bir gün komşumuza gittiğimizde baklava yanında ayran ikram etmişti ben de o zaman keşfetmiştim.Eğer denemeyeniniz varsa tavsiye ederim harika oluyor :)
 
 
Bu fotoğrafa bakıpta benim harika bir gitarist olduğuma falan düşünmeyin sakın :) Kendisi bir anda kardeşimin zoruyla eve alınmış durumda.Hem de nerden tahmin edin? :) Bim'de görüp almış bizimkiler..Şaşırdınız değil mi?:) çünkü ben de öyle olmuştum ilk başta ama oyuncak değil kendisi dikkatinizi çekerim :)) Kardeşimde bir hevesle tıngırdatıyordu ama geçti hevesi herhalde.Son zamanlarda duyamadığıma göre :))
Hep bir müzik aleti çalmak istemişimdir ama hiç fırsatım olmamıştı.Belki bu benim için bir adım olur kim bilir? :)
 
 
Bebişlerimle tanışın :)
Evian baby&me uygulaması çok popüler şu günlerde.Ben bundan eksik kalsam olmazdı değil mi? :)
Bir resmime iki ayrı bebek gösterdi.Nasıl da güzeller ama değil mi? :)) Ama şöyle bir durum var ki ben sarışın ve mavi gözlü değilim:) Acaba evian baby&me'nin iki bebeğimi de sarışın yapmasının sebebi sadece bir fotoğrafıma bakıp benim bile kendilerinden bihaber olduğum Dna şifrelerimi çözüp ortaya böyle bir tahmin yürütmesimiydi? O zaman adamları tebrik etmek gerek.Teknoloji gerçekten de fena gelişti arkadaş :)
 
 
Bu arada Mblaq'ten Lee joon'un programı We got married'i izleyip bitirdim.Gerçekten bu çocuğun programları izlettiriyor kendini artık bundan eminim.
Burda da Lee joon'un muhtşem sesi(!) eşliğinde titanik pozu yaptıkları bir sahne :)
Normalde sesi hiçte fena olmamasına rağmen şebeklik peşinde olunca bu mümkün olmuyor tabi.Belki bu program hakkında da bir yazı paylaşırım..
İnşallah Mblaq tanıtımı yazımı da yakın zaman da paylaşacağım :)
 
 
 
 
Çok çok öptüm :))
 
 
 
 
 
 


15 Ağustos 2013 Perşembe

Gilmore girls ve anılara dönüş


    Kore dalgasına kendimi kaptırmadan önce Amerika dizilerine pek bir hevesliydim.Ne kadar bende Kore dizilerindeki etkiyi yaratmamış olsa da durum böyleydi.Şimdilerde ise takip ettiğim hiç bir dizileri yok diyebilirim.Arada bir big bang theory'e bakıyorum.Ona da bakmayalı epey oluyor.
    Bunun iki sebebi var.Birincisi, Kore dizi sektörü gibi bu işi çözmüş insanları keşfetmiş olmam.İkincisi, artık Amerika dizilerinin çığrından çıkmış olması..İstediğiniz gibi gerici diyebilirsiniz ama Amerikanın çağdaşlık adı altında bilinçaltımıza,zihinlerimize empoze etmeye çalıştığı şeyler bana artık mide bulandırıcı gelmeye başladı.İstediği kadar efekti olsun..senaryosu olsun..Evet her dizide öpüşme sahnesi oluyor ama bir game of thrones gibi bu işi artık alelade sergileyen dizilere karşı kendi çapımda bir direniş içerisindeyim.En azından vicdanım rahat:)
   
   
     
    Gilmore Girls'de Amerika dizilerinin bu kadar sapkınlaşmadan önceki döneme denk gelen güzel bir dizi.2000-2007 arasında yayınlanmış.Geçenlerde internette dolanırken karşıma çıktı.Son bölümünü açıp bir daha izledim :) Bir dönemler Gilmore girls'ün o kadar çok hayranıydım ki Rory Gilmore'un gazetecilik bölümünü kazanmasıyla lise döneminin başlarında gazetici olma fikri bana acayip sempatik geliyordu.Neyse ki bu dönem çok uzun sürmedi :)


    Dizi, 32 yaşındaki Lorelai Gilmore ve  16 yaşında olan kızı Rory Gilmore'un birbirinden çatlak komşularıyla hayata tutunma çabalarını anlatıyor.Lorelai genç yaşta anne olunca son derece zengin ve aristokrat ailesi tarafından reddedilir.Stars Hollow kasabasına taşınarak bir başına kızını büyütür.Kızına kendi ismi ''Lorelai''i koyar ama her zaman ona ''Rory''der.Geçmişte kendi yaptığı hataları kızının yapmaması için üzerine titrer.

     Lorelai genç bir anne ve çatlak bir kişiliğe sahip,kızı Rory ise sorumluluklarının farkında annesine nazaran daha oturaklı bir kız.Diziyi izlerken hangisi anne hangisi kız şaşırıyorsunuz.Hatta bir bölümde Rory ve arkadaşları ders çalışmaya geldiklerinde ''konser bileti aldım.Bu havada evde ne işiniz var?'' deyip kızının ''ders çalışmamız gerekiyor anne'' demesine ''ne kadar sıkıcı'' diye tepki verebilen bir anne :) Dizinin tek sıkıntılı noktası çok hızlı konuşuyor olmaları..Ana-kız bikbik öyle hızlı konuşuyorlar ki...Neyseki Lorelai'ın esprileri o konuşmasını katlanabilir hale getiriyor :)
      Bilmiyorum içinizde izlemiş olan var mı? Varsa yorumlarınızı merak ediyorum:)
görüşmek üzere:)