27 Mayıs 2015 Çarşamba

Çilekli Milföy Pasta (Kat kat pasta)



Blogta bir tarif paylaşmayalı uzun zaman olmuş.Hep izlediklerim,gezdiklerim,gördüklerim nereye kadar dimi?Benim gibi homini gırtlaklar için arada böyle güzel tarifleri de paylaşmalı.Hem ne kadar maharetli olduğumla da azıcık övüneyim ne var yani :P

Çilek benim için özellikle pastalar başta olmak üzere birçok tatlıya yakışan bir meyve..Görüntüsü,kokusu,tadı her daim cezbedici.Instagram'da kış boyunca fondü yanlarında mı dersin,pastalarda mı dersin ağzımın suyu akarak resimlerine bakıp,avcumu yalamıştım.Hazır organik çileklerde yavaştan çıkmaya başlamışken bol bol çilekli tarifler yapmalı.Hem yapılışı basit,yumuşacık kreması ve milföyün çıtırlığıyla harika bir lezzet.

Malzemeler:
6 adet milföy

Kreması için:
1,5 su bardağı süt
1 çorba kaşığı un
Yarım çorba kaşığı nişasta
Yarım su bardağı toz şeker

İçi için:
Çilek


Yapılışı:

Fırın tepsisine yağlı kağıt serin.Milföyleri ikiye kesin,yağlı kağıdın üstüne yerleştirin ve bir kaç yerinden çatal batırın.Milföylerin üstüne bir yağlı kağıt daha serin ve üzerlerine ağırlık yapması için bir fırın tepsisi daha yerleştirin.Tabi bu fırın tepsisi diğerinden daha küçük olmalı ki içine geçebilsin.Ben bu aşamada milföylerin üst kısmı nasıl pişecek diye dert ettim ama güzel pişiyor.Sıkıntı yok o konuda.200 derece de önceden ısıttığınız fırında 20-25 dk pişirin.(Ayrıca yağlı kağıdınız yoksa fırın tepsisini yağlayarak da bu işlemi yapabilirsiniz.Eğer böyle yapacaksanız dikkat edin üstündeki fırın tepsisini de yağlamayı unutmayın.)


Kreması için süt,un,nişasta ve şekeri ocağa alıp çırpma teliyle sürekli karıştırın.Kaynadıktan sonra da bir kaç dk daha karıştırıp soğumaya bırakın.



Bakın milföyler çıktıklarında bu halde oluyor.İlk çıktıklarında milföy o kadar güzel kokuyor ki sadece bu şekilde bile yenebilir :) Milföyleri de soğumaya bırakın.


O arada da çilekleri ince ince doğrayın.

Milföyler ve krema soğudunda artık üst üste dizmeye başlayabilirsiniz.Milföyü alın üstüne kremadan koyup,çilekleri dizin.Üstüne bir kat daha aynı şekilde yapın.İsterseniz üstünü kapatıp pudra şekeri dökebilirsiniz ama ben bu şekilde servis etmeyi tercih ettim.

İşte bu kadar basit! Ben bu pastayı,Kat kat ürününe benzettiğim için kat kat pasta da diyorum.Ayrıca illa çilekli yapmanıza gerek yok.Muz ya da bir başka meyveyle de gayet güzel olur.Eğer canınız tatlı çekiyorsa ve çok da uğraşmak istemiyorsanız hemen kalkıp bu tarifi şipşak yapabilirsiniz:)



Afiyet olsun!

Lovebird yapım sundu :P









22 Mayıs 2015 Cuma

Gelin birlikte Kore'de dondurma yiyelim!


Yaz mevsimine iyiden iyiye girdiğimiz ve benim Kore'de olduğum günlere özlemimin katbekat arttığı şu günlerde gelin benimle birlikte anılara yolculuk yapıp geçen seneye gidelim.Hem havalarda iyice ısındığına göre dondurmalarda benden olsun! :)

Seul'de bizim Taksime benzer bir yerde turdan arkadaşlarla dolanırken milletin elinde yedikleri şeyler dikkatimizi çekti.Zaten Kore,sokak yemekleriyle ünlü olduğu için adım başı bir yerlerde bir şeyler pişirenler görebilirsiniz.Biraz daha ilerledikten sonra bir dondurma dükkanının önünde kuyruk olduğunu gördük.Fakat külahı bizim bildiğimiz dondurma külahı formunda değildi.Resimlere baktığınızda eminim sizde benim gibi hangi Korelinin aklına böyle bir şey yapmak gelmiş diye soruyorsunuzdur :) Gencinden yaşlısına çoğu Korelinin elinde bu dondurmayı görmek mümkündü.Bu senede acaba bu dondurmalardan var mı diye düşünürken Instagram'da Kore'de bulunanların fotoğraflarında yeniden gördüm.Demek ki geçen seneden beri değişiklik olmamış.Hala popülerliğini koruyor.



Buyurun hatta çekiklerimizle :)

Konuyla alakasız ama orada bir anımda bahsedeyim :) Meydanda dolanırken bizim amacımız öncelikle idol kartları,posterleri satan yerleri bulmaktı.Kore'de 5. günde hiç bir şekilde o dükkanlardan görmemiştik.Kore'ye gitmeden önce her yerde bunlardan satan yerler olacağını düşünmüştüm fakat öyle değildi.Sora sora bulmak zorunda kalmıştık.Sonunda öyle bir dükkan bulduktan sonra posterleri incelerken tam onun yanında bizim pişmaniyeye benzeyen bir Kore tatlısı satan dükkan vardı.Orada hafif tombul bir Koreli satıcı beni görünce ve tabi ki turist olduğumu anlayınca hemen ellerini bir araya getirdi ve ''ooooo miştır şimpıl şimpıl'' diye şarkı söylemeye başladı.Anlayacağınız satıcı Super Junior'ın popüler şarkısı Mister Simple'ı söylüyordu :D Bir de eliyle onun dansını yapmaya çalışıyor.Bizi aldı bir gülme tabi.Gözüme baka baka Miştır Şimpıl Şimpıl diyor :D Hatta Kore pişmaniyesinden satmaya çalıştı ama biz hemen ordan tüydük :) Geri dönüş yolunda beni uzaktan yine görünce tekrar şarkıyı söyleyip dansını yapmaya başladı :D Günün komedisiydi anlayacağınız :D

Neyse dondurmadan bahsediyorduk..

Biraz ilerde bir dondurmacıyla daha karşılaştık fakat bu kez bizi bir sürpriz bekliyordu :)




İlk başta baktığımda bir algılama sorunu yaşadım kabul ediyorum.Çünkü nereye baksam çekik.Nereye dönsem Korece bir kaç söz..Herkesle ingilizce anlaşma çabası falan derken bir de baktım bir yerde Türkçe ''dondurma'' yazısı,sağda solda Türk bayrakları..
Benim beynim algılama da yaşadığı sorundan 3-5 saniye sonra tabi olayın farkına vardı ve benim verebileceğim ilk tepkiyi hayal edin :) Ağzımdan ilk çıkan şey ''aaaaa Türkleerrrr''  :D:D Ve çocuğun bana geri tepkisi ''aaa Türklerr '' :D Şu an ne kadar olağan bir şey gibi gelse de o an için ultra garip bir durumdu.Çünkü grup arkadaşlarım dışında hiç Türkle karşılaşmamıştım.Sonra çocukla konuştuk biraz.Hatırladığım kadarıyla Kayseri'de Korece bölümünü bitirmiş sonra da Kore'ye yerleşmiş.



Gruptan bir arkadaş idol malzemeleri satan dükkan sorunca,''Napcan kız artisleri'' gibi bir tepki vermişti:D Çok komik bir çocuktu anlayacağınız.Eğer olurda bloğuma denk gelirse buradan selam olsun :)

O gün bu Türk dondurmacısını görmek beni oldukça mutlu etti.Hem Kore'nin orta yerinde kendi memleketline rastlamak,iki Türkçe sohbet etmek hem de Türk dondurmasının Seul'ün işlek bir noktasında satılıp,tanındığını görmek o gün için yeterince mutluluk vericiydi.


İsterseniz Kore,isterseniz Türk dondurması.
Dondurmalar benden,seçim sizden :) 









18 Mayıs 2015 Pazartesi

İkinci mim geldi bile!''Eğer bir kitap olsaydım?''





İlk mimi sevgili Dilek'ten almışken hemen ardı ardına iki tane mimim geldi bile :)  Bunlardan ilki Bollywood terapi'den gelen ''Eğer bir kitap olsaydım?'' ve Hilal'den gelen''Bana dair'' mimleriydi.Bugün,elimde olmayan sebeplerle baya uzun zamandır beklettiğim Bollywood Terapi'nin pasladığı mimi yapacağım.Sonra da çok ara vermeden Allah izin verirse ''Bana dair'' mimini cevaplayacağım:)

İlk öncelikle mimin sorularını okurken şöyle bir hayatımı sorguladım.Onlar nasıl sorular öyle? Hele benim gibi dil kıvraklığından zerre nasibini almamış,düşüncede iyi ama yazıya aktarmada tıkalı kalmış bir kişilik için oldukça zor sorulardı.Tabi ki bunu herkes yapamaz.Yoksa ortalık yazar kaynardı ama ben bu mimi daha fazla bekletmek istemediğim için hemen cevaplamaya çalışacağım.Sorulara ciddi cevaplar vermeyeceğim belki ama sululuktan kurtarırım belki diye düşünüyorum:) Gelelim sorulara;

Eğer Bir Kitap Olsaydım?;

Başlığı;

Çakma Çalıkuşu
(Yeri gelmişken açıklayayım.Bloğumun ismi aslında pek sevdiğim Çalıkuşu kitabından gelmektedir.O da şöyle oluyor ki;Çalıkuşu dizisi yayınlanırken oyuncular Cannes'a gittiklerinde orada dizi için açılan pankartta ''Lovebird'' yazıyordu.Bende bu isme bayıldım.Oldum olası Feride'ye karşı bir hayranlığımın var olması ve bloğumunda ismini ordan almış olmam ''Çakma Çalıkuşu''olmamın yeterince kanıtı bence.)

Nasıl Bir Kitap Olurdunuz?

İlk başlarda depresif,sizi bunalıma sokacak,açıp ta içini okuyasınız gelmeyecek ama yine de merak edip okuyup aslında baya da eğlenceli kısımları olduğunu farkettiğiniz kendi yaşantınızdan da parçalar bulacağınız aynı zamanda hiçte anlam veremediğiniz bir kitap olurdum.

Kime ithaf olunurdun ?

Tüm insanlığa.

Kapak Resmi;

Lee minho'nun kafasına photoshopla  fes takar,1920'lerin kıyafetini giydirirdim.Benden çakma Çalıkuşu oluyorsa Lee minho'dan da çakma Kamuran olsun.Ne çıkar yani? (Çekik bir Kamuran hayal ettiniz mi?Düşüncesi bile komik:))


Önsöz'ünde bunlar yazardı;

 Sevdiğim bir söz olsun o zaman;
İdam sehpasında hapşuran mahkuma ''çok yaşa'' demek gibiydi bazı umutlarımız..

Arka Kapak yazısı;

Hayatı akışına bırakmışken,oradan oraya savrulan bir türlü düzlüğe çıkamamış,zaman zaman mücadele etmiş zaman zaman pes etmiş sadece suyun bir süre sonra kendisini aşağıya bırakmasını bekleyen ve pek tabii özentiliğin de dibine vurmuş bir Çakma Çalıkuşu'nun hikayesi..


Sorular bitti bende bittim.Bu nasıl kitap oldu ya böyle?Ben bile alıp okumak istemezdim :) Belki kapakta sırf Lee min ho var diye meraklanıp alıp okuyan bir kaç fangirl dışında pek de okuyucum olmazdı herhalde :) 

Sizde buraya kadar okuduysanız,okuyan gözlerinize sağlık :)

Ben de bu mimi;
bloglarına paslıyorum. 
Hadi bakalım kızlar,birazda sizin başınız ağrısın :) Bakalım cevaplar nasıl olacak?









14 Mayıs 2015 Perşembe

Zayıflatan dizi yapmışlar! ''Birth of a beauty''


Diziyi izleyeli epey bir zaman oluyor ama anca bugün yazma fırsatı buldum.Malum işler güçler..
Neyse gelelim dizimize.''Birth of a beauty'' türkçe anlamıyla''Bir güzelliğin doğuşu'' tamı tamına isminin hakkını veren bir dizi.

Dizide,epey fazla kiloları olan ve bu yüzden etrafındaki herkesin alay konusu olmuş Sa Geum Ran'ın,başına gelen elem bir olaydan sonra hayatının kararını verip tepeden tırnağa değişmek için estetik ameliyat olması ve onu bu yola iten insanların burnundan fitil fitil getirmesi anlatılıyor.

Ben ve kardeşim bu tür dizi ve filmlere ''dış güzelliğin önemini vurgulayan''dizi,filmler diyoruz :) Gerçek hayatta her ne kadar dış güzelliğin değil iç güzelliğin bizim için önemli olduğunu söylesek de herkes gibi biz de ilk tanıştığımız insanlara karşı dış görünüme bakarak ön yargıyla yaklaşıyoruz.Hatta onunda ötesinde gözümüze güzel gelen insanlara daha iyi davranmaya ve iyi geçinmeye çalışıyoruz.Ben öyle yapmıyorum diyen birisi varsa da kesinlikle samimi bulmuyorum.

Açıkçası diziyi izlerken Kore dizi sektöründe uzunca dönemdir yaşanılan tıkanıklığa iyi gelmiş,aranılan kan olan bir dizi olduğunu düşündüm.Keyifle,çabucak izleyip bitirdim.Hatta bu arada ''Sonsenimmm'''Han Tee Hee rolündeki,Joo Sang Woo'nun karizmatikliğine hasta oldum :) İzlediğim ilk dizisiydi ve yaşı da o kadar genç değildi.''Nerdeydin be adam sen bu zamana kadar?'' dedirtti :)



Dizide çok fazla mantık hatası vardı.Sonuçta Sa geum ran'ın karakterinin eski ve yeni hallerini oynayan  iki oyuncu vardı.Arada yeni hali,eski halini hayal olarak düşünürken falan bu farklar iyice göze batıyordu.Hadi her şeyi geçtim tepeden tırnağa değişti falanda boy ameliyatı da mı oldu bu kız? Yeni haliyle 10-15 cm fark var nerdeyse.Bir de diziyi izleyenler bilirler başlarda diğer miras sahibi adamla ''Sonsenim'' karşılaşmasın diye Sa Geum ran'ın ayrı ayrı buluşmaya gitmesi falan çok saçmaydı.

Bu arada bu diziyi izlemeye başlarken ben 66 kiloydum ve kilo vermek istiyordum.Hani demiştim ya dış güzelliğe verilen önemi vurguluyor diye,Sa geum ran'ın fazla kiloları yüzünden yaşadığı acılar,üzüntüler de bana teşvik vermiş oldu.Böylelikle o kilodan 57 kiloya inmiş oldum :) Boy avantajım sayesinde öyle çok fazla kilo problemim olmadı ama fazlalıklarımı atmak istiyordum.Tam da zamanına denk gelmiş oldu anlayacağınız :)

Diyeceğim o ki,kilo mu vermek istiyorsunuz?Yağlarınızla başınız mı dertte? Açın bu diziyi izleyin.Kızcağızın yaşadığı üzüntülerle sizinde ağzınıza bir lokma atasınız gelmeyecek.İyi bir de reklamında yaptım.Daha ne olsun :) Birde yakında bununda Türk versiyonu çıkarsa şaşırmayın.Potansiyeli var çünkü.Lovebird demişti dersiniz :)












12 Mayıs 2015 Salı

Kore,Hindistan ve Türkiye vücut dili karşılaştırması-Saygıyla selamlama





 Uzunca bir dönem Kore dizileri takip etme sürecimde birçok dizide ve filmde karakterlerin birbirlerini öne eğilerek yaptıkları selamlama şeklini iyice benimsemiştim.Başlıkta Japonya diye ayriyeten belirtmedim ama bildiğiniz üzere bu selamlama şekli aynı şekilde Japon kültüründe de var.Zaten Uzakdoğu ülkelerinin kültürü Konfüçyüs felsefesine dayandığı için başta aile büyüklerine,devlet büyüklerine olmak üzere kişilere duyulan saygı kanun hükmü yerine geçmekteydi.

Şimdilerde ise ilk tanıştıkları kişilere karşı,saygı duydukları kimselere karşı veya bir mekan sahibiyse müşterilerine karşı öne eğilerek selam vermeye devam ediyorlar.Eğer saygı duydukları insan çok önemli bir kişiyse bu selamlamayı 90 derece eğilerek yapıyorlar.Hatta selamlama dışında eğer önemli bir mevzu da özür dilenecekse aynı şekilde eğilerek pişmanlıklarını dile getiriyorlar.

Kore'ye gittiğim dönemde de alışveriş yaptığımız zaman ve restorana gittiğimiz zamanlarda mekan sahipleriyle içeriye girerken ve çıkarken bir süre böyle selamlama seramonisi yaşamıştık :)


Benim bu yazıyı yazmamdaki önemli faktörlerden biri de yeni yeni keşfettiğim Hint kültüründe gördüğüm bir hareketti.İlk başlarda anlam çıkaramasam da bir süre sonra mantığını çözdüğüm karşıdaki kişinin ayağına dokunma eylemiydi.Bana bu hareket oldukça garip gelmişti.Niye birisi durup dururken karşısındaki kişinin ayağına dokunmak istesindi ki?

Meğerse bu hareket bizde büyüklerin elini öpmek gibi bir harekete denk geliyormuş.Hatta resimde olduğu gibi eşlerin ayaklarına da dokunuyorlar.Ayağına dokunduktan sonra bazıları elini ya göğsüne sürüyor ya da öpüyor.Aile büyüklerine ya da saygı duyulan kişilere sıkça yapıyorlar.Eğer bir filmde izlerseniz falan yadırgamayın yani :)


Hindistan'da sıkça yapılan bir diğer selamlama şekli de iki elini birleştirerek yaptıkları bir selamlama.Bunu yapan kişi ise karşısındaki kişiye ''namaste'' demekte..Yine bu selamlamada karşıdakine duyulan saygının bir göstergesi.




Bizde ise olay,son zamanlarda Bahattin'in de belirttiği gibi sirayet etmekte :P

Bayramlarda seyranlarda ya da normal zamanlarda yaşlı bir büyüğümüzle karşılaştığımızda direk elini öpüp başımıza koyarız.Bunu da neden böyle yaptığımız hakkında fikrimiz yoktur.Sadece eğer yapmazsak saygısızlık yaftasına maruz kalacağımızı biliriz.

Bize diğer kültürlerin vücut dilleri,anlatmak istedikleri garip gelse de eminim bizim yaptıklarımıza da onlar bir anlam veremiyordur.Hatta şu an aklıma bir olay geldi.Hatırlar mısınız bilmem? Bundan yıllar önce bir Türk genci,bir geçit sırasında Alman başbakanı Angela Merkel'in elini öpüp başına koymuştu :) O zaman bu olay baya duyulmuştu.Angela elini öpme kısmını anlasa da başa koyma kısmını pek anlayabilidiğini sanmıyorum ki şaşkın şaşkın bakakalmıştı :D


Buyrunuz hatta resmini bile buldum.Çocuğun nerden gelmiş aklına nasıl yapmış bilmiyorum ama çok komik olmuş :)) O dönemde baya konuşulmuştu zaten :)


Uzun zaman sonra bende böyle uzuuun bir yazı(bana göre)girebildim.Bana da bir tebrik gerek değil mi ama? :P